Günlük Piyasa Bülteni

Hazine Bölümü'müzün tecrübe ve birikiminden yola çıkarak Günlük Piyasa Analizleri yapılmakta ve siz değerli yatırımcılar ile paylaşılmaktadır.

Günlük hazırlanan bültenleri otomatik almak için Ad Soyad ve e-Posta adresinizi girerek "BÜLTENE KAYIT OL" demeniz yeterli.

Güncel Piyasa ve Döviz Haberleri 16/07/2019 - Salı

Yüksek kur düşük faiz dönemine mi geçiyoruz?

  • Dün Türk mali piyasaları resmi tatil nedeniyle kapalı konumda idi. Uluslararası piyasalarda 24 saat işlem gören USD/TRY kuru, içerdeki dinginliği yansıtır bir vaziyette 5,70 seviyesinin etrafında dar bir bantta gün boyu salındı 
  • TCMB’nin çiçeği burnunda başkanı Sn. Uysal’ın Anadolu Ajansına hafta sonu yaptığı açıklamalar, dün günün sessizliğinde satır satır irdelendi 
  • Uysal, yaptığı açıklamada, finansal istikrara katkı sağlamak amacıyla zorunlu karşılıklar başta olmak üzere tasarruflarında bulunan araçları etkin bir şekilde kullanacaklarını söylerken; mevcut gelişmelerin para politikasında hareket için bir manevra alanı oluştuğuna işaret ettiğini belirtti 
  • Hatırlanacağı üzere, bir hafta sonu görevinden beklenemedik bir şekilde verilen talimatlara uymadığı gerekçesi ile alınan Sn. Başkan Çetinkaya ardından, 25 Temmuz olağan TCMB Para Politikası Kurulu toplantısına yönelik faiz indirim beklentimiz “manevra alanı” oluştuğu açıklaması ile daha da arttı 
  • Bu söylemin arkasına Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hafta sonu yaptığı açıklamayı bir kez daha ekleyelim: “Şu anda bizim enflasyonumuz 15,7’ye düşmüş vaziyette. Bu yıl sonuna kadar hedefimiz tek haneli rakama enflasyonumuzu düşürmek. Tek haneli rakama enflasyonumuzu yıl sonuna kadar düşürdüğümüz anda, faiz oranlarında yıl sonuna kadar belli bir hedefimiz var. Bunu da başaracağız. Ciddi manada bunu düşüreceğiz. Bu düştüğü anda enflasyonun ciddi manada düştüğünü göreceksiniz. Şu andaki hedeflerimizi belirledik. Adımlarımızı buna göre atacağız.” 
  • TCMB’nin beklediğimizden de daha hızlı bir faiz indirim döngüsüne geçebileceğine yönelik beklentimiz hız kazanmaya başladı. Öyle ki, Temmuz toplantısına yönelik 200 baz puan civarında olan piyasa beklentisi, bizim cephemizde, beklenti olarak iki katına işaret ediyor. İstanbul seçimlerinde iktidar partisinin aldığı sonuçların arkasında ister istemez ekonomik faktörlerin ciddi bir rol oynadığını gözden kaçırmamak gerekiyor. Faiz oranlarının krediye ulaşma önündeki engel teşkil etmesi ve ekonomik aktivitenin hız kesmesi, tüketim davranışını da yavaşlatan bir gerçek 
  • Gelelim diğer önemli konuya. Hafta sonu Bloomberg’in haberine göre ABD cephesi S-400 alımı sonrası CAATSA yaptırımlarına hazırlanıyor. G-20 zirvesinde adeta mavi boncuk dağıtan Trump, eğer yaptırım kartını çekerse, dün paylaştığımız 12 yaptırım seçeneği arasında en hafif olan 5 tanesini seçeceğini düşünüyoruz. Diğer bir deyişle, futboldan örnek vermek gerekirse, yaptırımların, kırmızı kart göstermek yerine sarı kartı ile sınırlı kalacağını, bunun da TL ve TL cinsi varlıklar üzerinde sanıldığı kadar ciddi bir baskı kurmayacağı görüşü, piyasa gibi bizim de ana düşüncemizi teşkil ediyor 
  • Bu minvalde, bu hafta gerçekleşecek üst düzey ABD heyeti ziyaretini önemsiyoruz. Her ne kadar Başkanlar arasında ciddi bir sıcak ilişki olduğunu göz ardı etmesek de, Senato ve Pentagon’un duruşunda bir değişiklik olmadığının da altını çizmek gerekiyor. ABD heyeti ile temasların sonuçsuz kalması, yaptırımların başlayacağının fitilini ateşleyecektir 
  • Özetlemek gerekirse, ABD’den gelecek olası yaptırımların dozunun düşük çapta kalacağını düşünüyoruz. Eğer ABD heyeti ile el sıkışılarsa, piyasalarda ralli havası başlar. Lakin, 25 Temmuz PPK toplantısına yönelik faiz indirim beklentimiz, piyasanın beklediğinin çok ötesine geçtiğini söylemek gerekiyor. Bu beklentimiz gerçekleşirse, TL ve TL cinsi varlıklar üzerinde satış baskısı kuracağından endişe ettiğimizin de altını çizmek gerekiyor. En son tahlilde, FED’den beklenen 25-50 baz puan faiz indirim büyüsünün açıklanacak politika metni ile “bu kadarmış” yönünde algılanması, hızlı da olsa kar realizasyonu getirebilir 
  • Zaman, bekle ve gör zamanı…

Yüksek kur düşük faiz dönemine mi geçiyoruz?

Türk insanın barometresi döviz kurudur. Kur yükselirse işlerin kötüye gittiğine kanaat getirilir. Tüketim kesilir, kademeli olarak defansa geçilir. Türkiye ekonomisi, küresel kriz döneminin getirdiği ucuz, bol ve uzun vadeli, küresel anlamda adeta paranın içinde yüzüldüğü yıllarda, üretmekten ziyade, düşük faiz ve düşük kur politikası izleyerek, adeta şerit değiştirerek yanlış bir büyüme modeline geçti. 2008 – 2013 yılları arasında, hızlı ve çarpan etkisi ile pek çok sektörü beraberinde sürükleyen inşaat odaklı bir büyüme modeli tercih edilirken, ekonominin içindeki tarımın payı hızla düşürüldü. Bu zaman zarfında, üretim yönünde kaslarını kullanmayan Türkiye ekonomisi, ürettiğinden fazla tüketen, gelirinden fazla harcayan ve netice itibarı ile ödemeler dengesinde kaçınılmaz bir gerçek olan cari işlemler açığı ile karşı kaşıya kaldı. 2008 yılında, tıkanan kredi kanalları açmak ve ekonomilerin yeniden büyüyerek deflasyon sorununu aşmak adına sonuna kadar açılan kredi muslukları, enflasyonun dünyada kıpırdanmaya başlaması ile 2013 yılı, finansal koşulların zorlaşmaya başladığı ve para musluklarının kapanmaya yüz tutuğu bir dönem olarak tarihe geçti. Büyümek için yurtdışı sıcak para akımlarına ihtiyaç duyan Türkiye, adeta göreceli mutlu geçen yıllar ardından, havanın değişmesi ile, 2013’den bu yana gevşek para döneminde yapamadığı yapısal reformalar ve yanlış büyüme modelinin sorunları ile duvara çarptı. Madem Türk insanın barometresi Türk Lirası, 2013’den bu yana nerden bakarsak bakalım, değer kaybında Türk Lirası dünya birincisi oldu. Enflasyon %25’lerden %15 seviyelerine gerilese de, halen daha dünya ortalamasının 3 katı. 

Gelinen noktada, kurun tekrar durağan bir hal alması acaba gerçekten isten bir politika mıdır? Günümüzde, kur ve ticaret savaşları küresel arenada tüm sürati ile devam ediyor. Yeni ekosistemde, değersiz yerel para birimi ve ihracata dayalı büyüme modeli tercih ediliyor. Bunun en büyük örneği şu anda Çin – ABD ticaret savaşında görülebilir. Türkiye cephesinde ise, TCMB Başkanı Sn. Çetinkaya’nın görevinden beklenmedik bir şekilde alınması ardından, Ankara’nın daha düşük faiz ve dolayısı ile daha yüksek bir kur politikası ile yoluna devam edeceği ve Türkiye’nin adeta yeniden şerit değiştirme noktasında olduğunu düşünüyoruz. Bu minvalde, kurun istikrar kazanmasın beklemektense, yeni dönemin getireceklerine hazırlık yapmak gerekiyor. Özelikle, döviz kurunun yüksek seyredeceği bu dönemde, döviz ile ithalat yapan ve döviz riski taşıyan şirketlerin mutlak surette bilanço risklerini koruma altına almaları gerekmektedir. Döviz kuru sebep değil sonuçtur.


Emre Değirmencioğlu (@emredegirmenci5)
Grup Müdürü • Group Manager
Hazine Bölümü • Treasury Department
Yasal Uyarı: Bu e-postada yer alan yorumlar, kişisel bilgi ve tecrübelere dayanarak ve/veya güvenilir olduğuna inanılan kamuya açık kaynaklardan derlenerek hazırlanmıştır. Bu yayındaki bilgilerin kullanılması sonucunda yatırımcıların uğrayabilecekleri doğrudan ve/veya dolaylı zararlardan, kar yoksunluğundan, manevi zararlardan, her ne surette olursa olsun kullanımı olumsuz etkileyecek her türlü sonuçtan dolayı Kıbrıs İktisat Bankası Ltd. ve ayrıca her ne nam altında olursa olsun her ne akitle bağlı olursa olsun her türlü çalışanı ve bu yazının yazarı hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz ve/veya bu bilgiler, hiçbir surette gönderenleri ilzam etmez ve/veya sorumlu kılmaz. Kullanan ancak kendi bilgi, inisiyatif ve değerlendirmesi ile hareket etmelidir.